top of page
  • Yazarın fotoğrafıSerkan Ezer

TASARRUFUN İPTALİ DAVASI (NEDİR, ZAMANAŞIMI SÜRESİ NEDİR, HANGİ MAHKEMEDE AÇILIR, KİME KARŞI AÇILIR)

Güncelleme tarihi: 11 Mar 2023

1-TASARRUFUN İPTALİ DAVASI NEDİR


Tasarrufun iptali davası 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanununun 277 ve devamı maddelerde düzenlenen bir dava türüdür. Tasarrufun iptali davasını, bir alacaklının borçluya karşı yapmış olduğu icra takibi neticesinde alacağını tahsil edememesi durumunda borçlunun geriye dönük ve mal kaçırma amacı ile yapmış olduğu menkul ve gayrimenkul satışlarını iptal ettirerek alacaklının alacağına kavuşması için düzenlenmiş bir davadır. Yani borçlunun, henüz icra ya da iflas gibi bir tasarrufu kısıtlayan durumla karşılaşmadan yapmış olduğu muvazaalı tasarruflar bu davanın konusunu oluşturur.


Uygulamada sıkça rastlanan tasarrufun iptali davası, özellikle borçlunun mal kaçırmak için sattığı gayrimenkulleri ve araçlarının satışını iptal ettirmek amacı ile açılmaktadır. Özellikle icra müdürlükleri tarafından yapılan pasif gayrimenkul sorgusu sonucu borçluların geçmiş yıllarda sattığı gayrimenkuller artık belirlenebildiğinden bu davaları sıkça görmekteyiz.


Tasarrufun iptali konusu olan ve üçüncü kişi elinde bulunan mal bu davanın alacaklı tarafından kazanılması durumunda üçüncü kişiden alınarak alacaklıya verilmez. Yani bir tapu iptali ve tescil davasında olduğu gibi, üçüncü kişi elindeki tapu iptal edilerek alacaklıya geçmez. Buradaki prosedür, üçüncü kişinin elindeki haciz ettirilerek sattırılır ve o satış bedelinden alacaklı alacağına kavuşur.


2-TASARRUFUN İPTALİ DAVASININ ŞARTLARI NELERDİR


Tasarrufun iptali davası ancak belli şartların yerine getirilmesi durumunda açılabilen davalardır. Bu şartları şu şekilde sıralamamız mümkündür:


A-Dava Tarihinden Önce Ya da Dava Sırasında Açılmış ve Kesinleşmiş Bir İcra Takibi Gerekir


Tasarrufun iptali davası açılabilmesi için dava tarihinden önce ya da dava kesinleşmeden yani dava sırasında borçluya bir icra takibi yapılmalı ve bu icra takibi kesinleştirilmelidir. Burada kesinleştirme kesin bir kuraldır. Eğer alacaklı borçluya karşı bir ilamsız icra takibi yaptı ve borçlu bu itiraza 7 gün içerisinde itiraz etti ise alacaklının bu itirazı bertaraf etmesi gerekir. Bu da iki hukuki yolla mümkündür.


Bunlardan birisi “İtirazın iptali davası” diğeri ise “itirazın kaldırılması davası”’dır. İtirazın iptali ya da kaldırılması davası hemen bitmeyeceğinden (nitekim bu davalarda kanun yolu açık olup istinaf ve şartlar mevcutsa temyiz kanun yollarına gidilebilir) tasarrufun iptali davasına bakan mahkeme itirazın iptali ya da kaldırılması davası kesinleşene kadar o davayı “bekletici mesele” yaparak beklemesi gerekmektedir. Ancak o davalar sonucunda takip kesinleştikten sonra, tasarrufun iptali davası karara çıkarılabilir.


Yine kambiyo senedine dayalı ya da ilamlı icraya dayalı icra takiplerinde borçlunun icra mahkemesine başvurarak belirli nedenlerden dolayı itiraz etme hakkı olduğundan o prosedürlerin tamamlanarak icra takibinin kesinleşmesi gerekmektedir.


Yapılan icra takibi kesinleşmez ise mahkemenin tasarrufun iptali davasını reddetmesi gerekir. Çünkü niteliği itibari ile tasarrufun iptali davaları, alacaklının yasal bir takip yolu ile alacağını alamadığı durumlarda açılabilen davalardır.


B-Davacı Alacaklının Alacağının Yapılan Tasarruftan Önce Doğması Gerekir


Tasarrufun iptali davasının diğer bir şartı da davacı alacaklının alacağının borçlunun yaptığı tasarruftan önce doğması gerekmektedir. Bu konu aslında kesin değildir. Doktrinde bu konu ile alakalı farklı görüşler ortaya atılmıştır.


Ancak içtihat mahkemesi olan Yargıtay, istikrarlı bir şekilde alacaklının alacağının yapılan tasarruftan önce doğması gerektiği yönünde karar vermektedir. Yani kişi taşınmazını 1 Ocak 2015’te satmışsa, alacaklının alacağının 01 Ocak 2015 tarihinden önce doğması gerekir. Eğer alacak 01 Ocak 2015’ten sonra doğmuşsa, açılan tasarrufun iptali davası bu şartı sağlamadığı gerekçesi ile iptal edilecektir.


Bu konuya ilişkin Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin kararı da aşağıdaki gibidir:

­­___________________________________

T.C YARGITAY 17.Hukuk Dairesi Esas: 2012/ 8979 Karar: 2013 / 4519 Karar Tarihi: 01.04.201

ÖZET: Dava, kanun maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğması dava önkoşulu olup mahkemece res'en araştırılmalıdır. Dava koşulu gerçekleşmediği takdirde işin esası hakkında hüküm kurulamaz. Somut olayda takip dayanağı bonoların tanzim tarihi iptali istenen satıştan sonradır. Bu durumda davacı tanığı Ramazan’ın beyanları da nazara alınarak davacı alacağının hangi ilişkiden kaynaklandığı, iptali istenen tasarruftan önce olup olmadığı belirlenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Açıklanan nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.

___________________________________


C- Davalı Üçüncü Kişinin İyi Niyetli Olmaması Gerekir


Tasarrufun iptali davasının bir diğer şartı, davalı olacak üçüncü kişinin bu tasarruf işleminde iyi niyetli olmaması gerekir. Yani üçüncü kişinin, borçlunun mal kaçırmak amacı ile bu tasarrufu yaptığını bilmesi ya da bilecek durumda olması gerekir. Eğer üçüncü kişi iyi niyetli ise bu durumda davacı alacaklının davasının reddedilmesi sonucu ortaya çıkacaktır.


Burada üçüncü kişinin, yapılan tasarrufun mal kaçırma amacı ile yapıldığını bilmesi ya da bilecek durumda olması ne demektir sorusu gündeme gelmektedir. Diğer bir deyişle, tasarrufu yapan üçüncü kişi iyi niyetli olduğunu nasıl ispat edecektir? Mahkemelerin bu konuyu ele alış tarzı şu şekildedir; ya üçüncü kişi yapılan tasarrufun hileli olduğunu bilmeli ya da üçüncü kişi yapacağı basit bir soruşturma ile borçlunun mal kaçırma amacı ile bu tasarrufları yaptığını anlayacak durumda olmalıdır.


Bu iki durumda da alacaklı, tasarrufun muvazaalı yapıldığını her türlü delille ispat edebilir. Burada “tam ispat” da gerekmeyip “yaklaşık ispat” ile dava kanıtlanabilir. Yaklaşık ispat da özellikle hayatın olağan akışı dediğimiz durumla ispatlanabilir. Örnek vermek gerekirse, bir mal bedelinin çok altında bir paraya üçüncü kişiye satılmışsa bu durum hayatın olağan akışına aykırıdır. Böylece o tasarrufun mal kaçırma amacı ile yapıldığı ortaya çıkabilir.


Ç-Alacaklının Kesin Ya da Geçici Aciz Belgesini Dosyaya Sunması Gerekir


Yukarıda da bahsettiğimiz üzere tasarrufun iptali davası açılması için alacaklı tarafından borçluya bir icra takibinin yapılmış olması ve o icra takibi nedeni ile alacağını tahsil edememiş olması gerekmektedir. Bunu da gösterir hukuki belgeye aciz belgesi denir.

İcra ve İflas Kanununda 2 türlü aciz belgesi bulunmaktadır. Bunlardan birisi “Kesin aciz belgesi” diğeri ise “Geçici Aciz Belgesi”’dir.


Kesin aciz vesikası İcra ve İflas Kanunun 143-105/1 maddelerinde düzenlenmiş olup, haczedilen malların paraya çevrilmesi sonucu alacaklının alacağını kısmen ya da tamamen alamaması durumunda verilen bir belgedir. Ayrıca borçlunun hiç haczedilecek malının bulunmadığını gösteren tutanak da kesin aciz vesikası olarak kabul edilmektedir.

Geçici aciz vesikası da 105/2’de düzenlenmiştir. Borçlunun bulunan ve haczedilen mallarının icra müdürlüğü tarafından belirlenen değerlerinin borcu karşılayamadığını gösteren haciz tutanağı da geçici aciz vesikası olarak kabul edilmektedir.


3-TASARRUFUN İPTALİ DAVASI HANGİ MAHKEMEDE AÇILIR (TASARRUFUN İPTALİ DAVASINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME)


A-GÖREVLİ MAHKEME


Görevli mahkeme konusu kanunla düzenlenmekte olup, hangi mahkemelerin hangi davalara bakacağını belirlemektedir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup bu görevli mahkeme konusunda tarafların seçme şansı bulunmamaktadır. Ayrıca yargılamanın her aşamasında görev konusu göz önünde tutulmalıdır.


6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun yürürlüğe girdiği tarih olan 01.10.2011 tarihinden sonra açılan tasarrufun iptali davalarında görevli mahkeme “Asliye Hukuk Mahkemesi”’dir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunda; asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu (yani iş bölümü ilişkisi değildir) belirtilmiştir. Bu sebeple eğer tasarrufun iptali davası asliye ticaret mahkemesi’nde açılırsa, hakim re’sen görevsizlik kararı verecek ve davayı asliye hukuk mahkemesine gönderecektir.


Yine icra mahkemesinde açılan bir tasarrufun iptali davası da tıpkı asliye ticaret mahkemesinde olduğu gibi görevsizlikle asliye hukuk mahkemesine gönderilecektir. Burada bir tek istisna vardır. Eğer tasarrufun iptali davası, istihkak davasına karşı karşılık dava olarak açılırsa, görevli mahkeme icra mahkemesidir. Yani bu dava direkt olarak icra mahkemesinde açılamaz, ancak istihkak davasına karşılık dava olarak icra mahkemesinde açılabilir.


Bu konuda görevli mahkemenin asliye hukuk ya da asliye ticaret mahkemesi olduğuna ilişkin geçtiğimiz yıllarda farklı görüşler ortaya çıktığından Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bir karar vererek bu tartışmaya son vermiştir. Kararın özeti de şu şekildedir:

___________________________________

T.C YARGITAY Hukuk Genel Kurulu Esas: 2014/ 17-2389 Karar: 2016 / 129 Karar Tarihi: 10.02.2016

ÖZET: TBK m. 19 gereğince İİK'nin 283. Maddesinin kıyasen uygulanması istemli muvazaa davasında Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu yönündeki Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

___________________________________


B- YETKİLİ MAHKEME


Tasarrufun iptali davalarında yetkili mahkeme 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun genel hükümlerine göre borçlu ya da üçüncü kişinin ikametgahının bulunduğu yer mahkemesinde açılır. Borçlu ve üçüncü kişi, iki kişi olduklarından tasarrufun iptali davası bu iki kişiden herhangi birisinin ikametinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabilir. HMK’nın 7. Maddesi bu konuda açıkça düzenleme yapmıştır.


Burada dikkat edilmesi gereken hususlardan birisi de tasarrufun bir taşınmaz olduğu durumlarda yetkili mahkemenin neresi olduğu sorunudur. Bilindiği üzere HMK’nın 12. Maddesi uyarınca, taşınmazın aynından doğan davalarda taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkili mahkemedir. Ancak tasarrufun iptali davaları daha öncede belirttiğimiz üzere taşınmazın aynından doğan bir dava olmadığı için, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde değil borçlu ya da üçüncü kişinin ikametinin bulunduğu yer mahkemesinde bu dava açılır.


4- TASARRUFUN İPTALİ DAVASINI KİMLER AÇABİLİR (TASARRUFUN İPTALİ DAVASINDA KİMLER DAVACI OLABİLİR)


Tasarrufun iptali davasını kimlerin açacağı 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 277. Maddesinde sayılmıştır. İlgili madde şu şekildedir:

___________________________________

İptal davası ve davacılar:

Madde 277 – (Değişik: 3/7/1940-3890/1 md.)

İptal davasından maksat 278, 279 ve 280 inci maddelerde yazılı tasarrufların butlanına hükmettirmektir. Bu davayı aşağıdaki şahıslar açabilirler:

1 – Elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan her alacaklı,

2 – İflas idaresi yahut 245 inci maddede ve 255 inci maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı

hallerde alacaklıların kendileri

___________________________________


Buna göre icra takibi yolu ile açılacak tasarrufun iptali davasının davacıları kanunda belirtilmiştir. Elinde kesin ya da geçici aciz vesikası olmayan bir kimse bu davayı açamaz. Bu durum kanunda net bir şekilde belirtilmiştir.


5-TASARRUFUN İPTALİ DAVASI NE ZAMAN AÇILIR (TASARRUFUN İPTALİ DAVASINDA HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE)


Tasarrufun iptali davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 284. Madde uyarınca 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerekir. İlgili madde şu şekildedir:

___________________________________

Hak düşürücü müddet:

Madde 284 – (Değişik: 18/2/1965-538/119 md.)

İptal davası hakkı, batıl tasarrufun vukuu tarihinden itibaren beş sene geçmekle düşer.

___________________________________


Burada bahsi geçen süre zamanaşımı olmayıp hak düşürücü süre olduğundan hakim tarafından kendiliğinden göz önüne alınacak ve davalı (ya da davalılar) itirazı söz konusu olmasa da dava süresinde açılmamış ise usulden reddedilecektir.

Buradaki bir diğer husus 5 yıllık sürenin hangi tarihten itibaren başlayacağının belirlenmesidir. Kural olarak bu süre “ilk tasarrufun yapıldığı tarihten” itibaren başlar.


6- TASARRUFUN İPTALİ DAVASINDA DAVA DEĞERİ NASIL BELİRLENİR


Tasarrufun iptali davası, ayni bir dava olmadığından dava değeri iptal konusu malın değerine göre belirlenmez. Tasarrufun iptali davasında dava değeri iki husus ele alınarak belirlenir. Bunlardan ilki alacaklının elinde bulunan aciz vesikasına göre alacaklının ödenmemiş alacağı ikincisi ise tasarrufa konu malın değeridir. Bu iki değerden hangisi daha az ise bu değer tasarrufun iptali davasında dava değeri olarak belirlenir.


SONUÇ


Tapu iptali ve tescil davaları son derece önemli davalardır. Bu sebeple tasarrufun iptali davalarının mutlaka bir avukat yardımı ile açılması olası hak kayıplarının önüne geçecektir. Tasarrufun iptali davalarının kaybedilmesi durumunda yüksek harçlar söz konusu olduğundan mutlaka bir avukat yardımı gerekir.

29.619 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

TRAFİK KAZALARINDA ARAÇ DEĞER KAYBI

Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Başkanlığı 2022 yıl sonu trafik istatistiklerini uyarınca 2022 yılında yerleşim yerinde 400 bin, yerleşim yeri dışında 85 bin olmak üzere toplam 485 bin trafik kazası me

FAZLA ÇALIŞMA (MESAİ) ÜCRETİ VE FAZLA ÇALIŞMA ÜCRETİ DAVASI

Fazla Çalışma (Mesai) ve Fazla Sürelerle Çalışma Nedir, Fazla Çalışma İçin İşçiden Her Yıl Onay Alınması Gerekir mi, Fazla Çalışma Ücreti Nasıl Hesaplanır, Fazla Çalışma Ücretinde İspat Yükü Kime Aitt

bottom of page